Thursday 13 April 2017

9. Abadiania (devam yazisi 3) - John of God - Ruhani Ameliyat

Ruhların kutsamasıyla başlayan Abadiania yaşantımızın 2. Haftasında biraz daha dinlenmiş ve bilinçli olarak Casa'ya gittik. 

Seanslar her hafta çarşamba, perşembe ve cuma günleri. Casa ziyaretinizde iç çamaşırınıza kadar beyaz giyiniyorsunuz. 

Gelecek olanlara yanlarında bir kaç çift beyaz tişört, pantolon, iç çamaşır getirmelerini tavsiye ederim. Gerçi buradaki pek çok dükkanda satılıyor ama fiyatlar turistik...

Çarşamba sabahı 7'de Casa'ya giriyorsunuz. Şifalandırmak ve ya ruhani yardım almak istediğiniz 3 konuyu kısaca bir kağıda yazıyorsunuz, İngilizce. Sonra gönüllü çevirmenler kağıdınızdakileri Portekizceye çevirip size veriyor.

"First time line" diye seslenildiğinde sıraya girip, John'un oturduğu odaya kadar ağır adımlarla ve duraklayarak, tek sıra halinde yürüyorsunuz.

İlk kez gelenler "current room" - akım odasından geçerken genel bir enerji arındırmasından geçirilip, John'u, daha doğrusu John aracılığıyla çalışan ruhları görmeye hazır ediliyorlar.

Bu ilk görüşmede 28 şifacı ruhtan biri; sizin durumunuzu şifalandıracak olan bir ruh John'un bedenine giriyor. Bu o kadar anlık bir durumki... John'un bilinci belki de 5 saat boyunca orada değil. Bedeni bir ruhtan başka bir ruha devrediliyor, an ve an.

Bazen bir ruh sıradaki 50 kişiyi alıyor olabilir. Biz bu ikinci ziyaretimizde öyle bir değişim anına denk geldik.

Gelip önüne oturduğumuz zaman o ana kadar orada hakim olan enerji kalktı ve başka bir ruh gelip oturdu. Bu enerjisel değişimi sezdik aynı zamanda John'un yüzündeki fiziksel değişim de kolay farkedilebiliyordu. Gözlerindeki parıltı, gülümsemesi, oturuşu...

Portekizceye çevrilmiş olan kağıdımızı yanındaki çevirmene verdik. John'a okumaya başlamıştı ki bir kaç kelimeden sonra John elini kaldırdı. Nefesini harcama der gibi bir gülümseme vardı. 
Portekizce konuştu:

"Buradan çıkınca masaja gitsinler... Ilgili ruhlar orada olacaklar. Öğleden sonra ruhani ameliyata gelsinler."

Terzinin kendi söküğünü dikememesi gibi şifacılar da bazı kişisel problemleriyle ilgilenmeyi, çözmeyi geciktirmiş ya da başaramamış olabilir.
Yani şifacıların da şifacılara ihtiyacı vardır. Uzun zamandır kendimiz dışında her kesin problemlerini, hastalıklarını dinledik ve şifalarına kanallık ettik. Bu, kendimiz için şifa dilediğimiz ilk ve çok değerli bir deneyimdi.

Benim kağıdımdaki maddeler şöyleydi:

"Medyumluk yetenek ve gücümü geliştirmek ve gizli öfkemin şifalanması."

Kasabada, John'un (ruhların) iznini alarak açılmış bir kaç masaj dükkanı var.
Onlardan birine gittik.

Masaya uzandığım anda ilgili ruhlar geldi ve eğer bu hazırlıksa ameliyat nasıl olacak diye düşündürten işlemler yaptılar üstümde. 

Sol kafatasımdan sol elime uzanan bir enerji meridyenini sanki ikiye ayırdılar ve sol kafatasımdan kalp çakrama inen yeni bir enerji meridyeni koydular.
Tabii bu cümleler bazı kimselerin kulağına bilim kurgu gibi gelebilir...
Olsun...
Bütün bunları iç gözümle izledim ve hissettim. 
Sol elimin yüzük parmağı, o gün boyu kontrolüm altında değildi ve kendi kendine hareket ediyordu; istemim dışında.

Öğleden sonra John'un önüne geldik. Gülümsedi ve operasyonun yapılacağı yere doğru yönlendirildik.

5 dakika kadar sürdü.

Bu operasyonu, bir reset tuşum varmış da, ona basılmış gibi hissettim, yaşadım. 
Dışarı çıkartıldığımızda sersem gibiydim. Ellerimi kapatamıyordum;  kucağımda Maya vardı ve birden bire ateşi çıkmıştı, uyuyordu. Yuuka da öyle sersemlemiş gözüküyordu. 
Bizim şifamız için gerekli enerjinin yüklendiği 2 şer kutu passiflora bitkisel ilacı Casa'nın eczanesinden aldık ve taksiye atlayıp 700 metre ötedeki otelimize geldik.

Bize 24 saat boyunca odamızdan çıkmadan uyumamızı tavsiye etmişlerdi de bunun nasıl mümkün olabileceğini anlamamıştık.

Hiç kalkmadan 19 saat uyuduk. Geri kalan 5 saati ise yataktan çıkmaya zaten gücümüz olmadığı için kımıldamadan, kısa süreli uyanışlarla geçirdik.

Maya'nın da ateşi geçmişti. Biz belki o kadar uyuyabiliriz ama Maya hayatta uyumaz, odada nasıl tutacağız onu diye düşünmüştük. Boşuna düşünmüşüz.

Ameliyatı takip eden 7 gün boyunca, kendinizi direk güneş ışığından korumanız tavsiye ediliyor. Gerçekten de güneşin ısıgı ve ısısı rahatsız ediyor. 

Ilk gece, Ruhun karanlık gecesi.
Varlığın derinliklerinde sıkışmış duygu enerjileri kısmen serbest kalıp bilincinizi dolduruyor.
24 saat içinde kaç rüya gördüğümü hatırlamıyorum. Hepsi korku ve öfkelerimi yansıtan rüyalardı. Kimi bu hayatımı, kimi geçmiş hayatlarımı kimi tanımadığım boyutları gösteriyordu.

7. Geceye ise Ruhun aydınlık gecesi deniliyor. Yatağın başucuna 1 bardak su doldurup bırakıyorsunuz ve beyaz kıyafetler giyerek yatıyorsunuz. O gece ameliyatınızı yapan şifacı ruhlar gelip son bir çalışma yapıyor ve bardağınızdaki suya size özel bir enerji yüklüyorlar. (Ruhani dikişlerin alınması)
Sabah uyanır uyanmaz o suyu içiyorsunuz.

8. Sabah uyandık. Suyu içerken karaciğerimin üstünde iğne gibi bir batma ve acıma hissettim. Tişörtümü açıp bakınca karaciğere denk gelen yerde derinin üstünde kırmızı kırmızı noktalar çıktığını gördüm.



İç organ çi masajı uygulayıcısı olarak bu gördüğümün karaciğer detoxu olduğunu, karaciğerimin fiziksel zehiri ve enerjisini bu yolla atmakta olduğunu anladım. Karaciğer öfke enerjisinin biriktiği organdır. Ben o öfke enerjisini gençlik yıllarım ve gemi hayatım boyunca alkol içerek bastırmıştım.
Hem öfkenin hem de alkolün enerjisi detox oluyordu; operasyonun son gecesinde...

Tümörü yokolan, kanseri iyileşen, gözü açılanlar vs... Zaten şüphem yoktu, inanıyordum. Yine de, bu gözle görülür sonuç, inancımı bileyledi.
2 hafta boyunca kızarık alan acı acı kaşındı, yandı, sivilcelere dönüştü. Hiç elimi sürmedim. Yalnızca hislerimi ve duygularımı gözlemledim. Öfkeli rüyalar gördüm.
Öfkemi tetikleyen fiziksel durumlar da oldu; sanki her biri sınavımmış gibi...

Sonunda rüyalarım da fiziksel acım da, öfkem de yavaşladı. Kalbimde kendime karşı duyduğum sevgi yükseldi.
Ve öyle bir anda, Yükselmiş Üstadlardan gelen şu mesajı alıp yazıverdim...

Bu bilgi asırlardır buradaydı; gözünüzün önünde. Gözlerinizden varlığınıza aksın, sindirilsin ve yeni, ışık dolu bir realite yaratın.
Özü arayanlara...
Kendi içsel acımız, acıyışımız bizi özü aramaya iter. O içsel acıdan kaçınmak, onu bitirmek isteyişimiz, ona karşı olan kabülsüzlüğümüz bizi aramaya iter. Ararız, dağ-dere-tepe, nice öğretmen, nice öğreniş, nice zaman...
Sonunda onu bulamayacağımızı anlarız.
Onu bulabileceğimize dair umudumuzu yitiririz. Ve onu işte o zaman buluruz.
 O en karanlık anda...
O en karanlık anda uzun zamandır kaçındığımız iç acımıza-korkumuza bakarız. Çünkü bakacak başka yön kalmamıştır...
Ona bakarken, onu hissediz; sonra onu kabul ederiz. Bir kere kabul edince acımızı, kalbimiz genişler kendimize duyduğumuz sevgiyle.
Kendimize duyduğumuz bu koşulsuz sevgi, iç acımızı- korkumuzu eritmeye başlar. Kabul gücümüz artar.
Kalbimiz ve sevgimiz giderek büyür ve gün gelir hiç acımız, hiç korkumuz kalmaz.
O andan itibaren gelmiş geçmiş bütün atalarımızın Dna ile bize miras bıraktığı; onların yaşarken duyduğu ve kabul edemediği acıları- korkuları görmeye, hissetmeye, kabul etmeye başlarız.
Sevgimiz giderek kutsallaşır, genleşir; halka hareler gibi genişleyerek daha fazla varlığı içine almaya başlar.
Atalarımızın acıları-korkuları da erir bir gün.
Sonra tüm insanlığın, gelmiş geçmiş tüm kabul edilememiş acısını kalbimizde duyarız ve koşulsuz sevgimizle bu acıyı kendi içimizde kabul eder onu saf sevgiye dönüştürürüz.
Sonra evrenin tüm varlıklarının, tüm acısını...
Ararken bulamadığımız şeyi, 'İlahi Aşk'ı', artık aramazken OLDUK.
Biz İsalar, Musalar, Muhammetler, Buddhalar... Kabul kapısından geçtik. ÖZ OLDUK.”

Casa'dan fotograflar... Bu bahçe bir Quartz Kristal yatağınıüstünde.















---

Casa'ya gitmedigimiz vakitleri pansiyonumuzun bahcesinde geciriyoruz. Maya cok cesitli ulkelerden insanlarla tanisiyor, iletisim kuruyor, oyun oynuyor. Portekizce ve ingilizce kelimeler ogrendi." Yolculuk okul gibi: hepimiz için...







Dolunay gunu John'u son bir defa için ziyaret ettim: ata ruhlarimin sifalanmasi niyetiyle.
Mutlu olduklarini hissettim. 

T
(İlk kez bu yazı vesilesiyle bu blog sayfasını ziyaret edenlere, ''Nedir?'' sayfasını ve sonra ''Ses ile'' sayfasını ziyaret etmelerini tavsiye ederim.)








No comments:

Post a Comment

Note: only a member of this blog may post a comment.