Friday 24 November 2017

26. Kutsal Ağaç - Budist rahiplerle seremoni




Ateş, su, toprak, hava Tanrımdır ve ben onların Tanrısı,
Yer, gök, dağlar, denizler, ağaçlar ve kayalar Tanrımdır ve ben onların Tanrısı,
İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler, canlılar ve cansızlar, yıldızlar, gezegenler, güneşler, Tanrımdır ve ben onların Tanrısı,
Hepsinin sonsuz birliği Tanrımdır
Ve ben Tanrımın sonsuz birliği...

İnsan varoluş perdesinin arkasındaki bu kutsal gerçeği unuttuğu için kendine ve diğer varlıklara zarar verebiliyor.

Japonya'nın Chichibu ismindeki ufak bir dağ kasabasında, bir ruhaniyet tüccarı,   belki yaşı bir kaç bin yıl olan, yaklaşık 7-8 metre çapında, devasa bir Bodhi ağacını kesti. Bu çok ender rastlanan ağaç türü Buddha'nın altına otururken aydınlandığı Bodhi ağacı.
Ağacı kesen adam, bu ağacın enerjisini şişe sularına yüklemek ve 'kutsal suyun' ticaretini yapmak istemiş. Hatta ağacın her küçük parçacığını "kutsal ağaç" adı altında, kolye, heykel, totem olarak şekillendirip pazarlamayı istemiş ve kutsal ağacın canına kıymış.

Bir damlası yetecekken doyamayıp, gençlik ve ölümsüzlük iksirini kana kana kana içen bir adama ne olur?

Ağacı kestikten sonra hayatı gerçek bir cehenneme dönüşmüş. İyi giden işleri ve aile hayatı bozulmuş. Çocuklarının işleri bile kötü gider olmuş. Ağacın ruhuyla arasını bulması için Chichibu dağ budistleri tapınağına gelmiş ve yalvarmış. "Kurtarın beni, çok pişmanım"

"Ağaçlar kızmaz ki be adam... seni rahatsız eden duygu, vicdanındır. Peşini bırakmayan, boğazını sıkan vicdanındır. Ve gerekli olduğu kadar, gerekli olduğu sürece sıkmaya da devam edecektir. Cehenneme dönen yaşamının mimarı, mühendisi, tek sorumlusu sensin. Git ve karanlığında boğulmadan geri gelme. O boğuluştan taptaze, saf bir sen olarak çık da öyle gel. "

Budist rahipler bu vakayı, varlığın içindeki, ardındaki, derininde ki, yüzeyindeki, her zerresindeki Yaradanı unutmuş insanlığın eylemlerinin en sembolik ve acı bir örneği olarak görmüş, bütünün hayrına, bütün insanlığın bilincine uyanış olacak bir seremoni yapma isteği duymuşlar. Bu seremoninin amacı insanın ve doğa varlıklarının bilinçlerini, birbirlerinin Tanrısal ışıkşarını görebilecekleri bir boyutta buluşturmakmış.
Tek yol budizmdir demeyecek kadar egosuz olan bu insanlar, seremonide kendileriyle birlikte, kendi yol ve yordamlarıyla dua edecek, ilahi ışıklara kanallık edecek başka insanların arayışına geçmişler.
1 kaligrafi ustası, 2 Quanyin dansçısı, 2 ruh dansçısı, 2 evrensel kanal olarak da Yuuka ve beni davet ettiler.

Seremoni öncesinde kesilen ağacın ufak bir parçasına dokunma şansım oldu. Küçük bir ağaç parçasının içinde binlerce doğa ruhu var. Bu güçlü enerjiyi kısa süre elimizde tutup dinledik. Doğanın insanlara öfkesi yok.
Doğanın enerjisi, Yaradanın koşulsuz sevgisi.
İnsanlar başlarına gelen fırtınaları,selleri, yanardağ patlamalarını ve depremleri, doğanın öccü sanmayadursun.
Doğa koşulsuz sevgidir. Koşulsuz hizmet edendir.

Gök delinmişçesine yağmur yağdı sabah boyu. Seremoni vaktinden 2 saat evvel yağmur durdu, güneş açtı. Ruhun saflığını sembolize eden mochi (beyaz pirinç keki) pişirildi, gelenlere sunuldu.
Kare bir seremoni alanı içinde, yakılmaya hazır geniş bir ateş alanın etrafında yerlerimizi aldık. Rahiplerin dua ve chantingleri ile seremoni başladı, alan tutuldu.
Kaligrafi sanatçısı spiritist, en büyük fırçasını siyah mürekkebe bandırdı, önünde duran dev beyaz tahtaya karşı ayakta durdu. Gözleri kapalıydı. Ruh geldi. O anda fırçasını neredeyse zıplayarak tahtanın üst bir noktasına vurdu. Alana inen enerji her yöne doğru, mürekkebin beyaz tahtaya yayılışı ile aynı anda yayıldı. Bedenim titredi. Her fırça darbesinde Tanrının insana olan koşulsuz sevgisi, doğa kimliğiyle ifade buldu. Doğa ruhları adama ve fırçaya yazdırdı, çizdirdi.

Sonra beyaz tüller giyinmiş 2 Quanyin Dansçısı kadın kalktı ve dansetmeye başladı. Elleri, yüzleri, bedenlerinin her parçacığı kutsal, şefkatlı bir anne gibi gülüyordu. Beyaz ışık toprağın derinliklerine kadar indi. Tam önümde danseden Tanrıçayı izlerken ağladım. Bedeni beyaz ışık ile buğulu bir perdenin arkasındaydı sanki.
Sonra yine budist rahiplerin dua ve chantingleri başladı. Bu esnada ortadaki dev ateş yakıldı. Tam sunağın yanında ayakta duruyordum. Koca ateşin ısısı iç organlarımı bile yakıyordu. Adeta kanım kaynıyordu, cildim cayır cayır yanıyordu. 2 ruh dansçısı ateşin etrafında, budist chantingleri eşliğinde dansetmeye başladı. Güneş tam karşımdaydı, ateş de öyle.
Alevler 4 metreyi buluyordu. Ateşin üzerine zaman zaman atılan bir kova su güneşin önünde bembeyaz bulut gibi duman oluşturuyordu. Elimdeki rattle'ı çalıyordum. Rattle'ın içindeki küçücük parçacıkların çıkarttığı binlerce küçük çıt sesi, ateşin içinden gelen milyonlarca cız sesi, rahiplerin chantinginden yayılan hipnoz eden mırıltı, bedenimin yanan trilyonlarca parçacığı, beyaz dumanın arkasından kıpkırmızı gözüken güneş, gözbebeklerimin kontrolüm dışında içe dönüşü, varlığımın derinliklerindeki sonsuzluğun şamanını ortaya çıkardı.
Zaman zaman göz bebeklerim geri gelip dünya sahnesinde yaşanmakta olanı gördü. Öylesine kuvvetli bir enerji bütün varlıkları ve maddeleri delip geçiyordu ki her şeyin bir olduğunu hissetmek o kadar doğaldı. İnsanlar tüm varlıklarla bir olduklarını görüyordu, biliyordu. Yeryüzündeki cenneti deneyimliyordu bedenlerim.
Belki 1 saat geçmiş böyle. Gözlerimi tamamen açabildiğimde baş rahibin ateşin içinden yürüyerek geçişini gördüm. Alevler söndüyse de ortadaki köz belki birkaç karış vardı ve yürünen ateş alanı 3 metre genişliğindeydi.
Onu diğer 3 rahip takip etti.
Sonra rahipler bize döndü. Gelin dediler, siz de yapabilirsiniz.
Sanki hayatımın her günü ateş üstünde yürüyormuşumcasına , bunu yapabileceğime dair hiç şüphem yoktu. Ben ateşle birdim.
Önümden Yuuka gitti. Adeta ateşin orta yerinde yavaşladı. 
Sıra bana geldi. Baş rahip ateşin diğer ucunda büyük bir tuz kümesinin üzerinde durmuş çağırıyordu. Ayaklarımı yere iyice bastırarak 4-5 adımda karşıya geçtim. Hiç bir acı duymadım.
Seremoni gurubundaki herkes tereddütsüzce geçti.
Sıra Yuuka ve benim yapacağımız son chantingteydi.
Başladık davulumuzu ve rattle'ı çalmaya.
Bu arada ortadaki közleri dağıtarak közün kalınlığını incelttiler ve seyirciler arasından gelmek isteyen var mı diye sordular.
Biz chanting yaparken belki 30 kişi ateşin üstünden yürüyüp geçti. Aralarında 10 yaşlarında çocuk da vardı, 80'li yaşlarında ihtiyar da vardı. Bu insanlar günlük hayatın normal insanlarıydı ve ateş üstünde yürümek onlara çok normal gözükmüştü o an.
Onların geçişi esnasında ateşin suyun, toprağın, havanın sesi olmaya niyet ettik.

Seremoni sona erdi.

...

Hepimizin şifası olsun
Ve öyledir şükürler olsun.

---



---

Hatırlatma:

Türkiye'den 13 kardeşim ile 21 gün sürecek kutsal bir yolculuğa çıkıyorum. Biletlerimizi aldık, hazırlıklarımızı yaptık. Aralık başında Peru'nun Lima kentinde buluşacağız. Kutsal yolculuğumuzun son gününde bize kısmet edildiyse, 21 Aralık (güney) yaz gündönümü seremonisini Titicaca Gölü'nün Amantani adasında gerçekleştireceğiz.
Bu vesileyle sizleri bizimle birlikte orada olmaya davet ediyorum. Bu bir uzaktan niyetle katılım gurup meditasyonu.
Seremonide toprağı kazıp 13 kristal gömeceğiz. Sizlerinde niyet edip katılmanızla birlikte evrensel uyanış enerjisine kanallık edip, bu enerjiyi dünyanın kalbine ve insanlığın kollektif bilincine bütünün en yüksek hayrına hep beraber ekeceğiz.
Tüm yapmanız gereken 21 Aralık gecesi 21:00'da, Amantani adasında 13'ün gerçekleştirdiği seremoniye katılmaya niyet ediyorum demeniz ve  "Yaradanım beni yükselişin kanalı eyle"  şeklinde dua etmeniz..
Biz ise13 kişi ve 13 kristal, saat 13:00'da (Peru saatiyle) inecek olan enerjinin topraklayan ekibi olacağız.
Meditasyon 21 dakika sürecek, Türkiye saatiyle 21:21 de bitecek.

Kavuşmamız bütünün en yüksek hayrına olsun. Ve öyledir, şükürler olsun.

Katılmak istediğinizi lütfen aşağıdaki etkinlik sayfası linkine tıklayarak belirtin.

Fb etkinlik sayfasına gider


Paylaşmaktan ve bu mutlu haberi uzaklara ulaştırmaktan geri durmayın. Vakit bu bakit.


Ocak ayında İstanbul, İzmir, Antalya ve Ankara'da vereceğim evrensel kanallık kursu ve ses şifa çemberleri hakkında bilgiyi aşağıdaki fb etkinlik linkine giderek bulabilirsiniz:



https://www.facebook.com/events/348057162321764/?ti=cl






No comments:

Post a Comment

Note: only a member of this blog may post a comment.