Mucizeye yolculuğumuz bir
süre için durağanlaştı. Fırtına eser geçer, arkasında yaprağın bile
kımıldamadığı bir dinginlik bırakır. Nehir coşkuyla gürler; dağ, taş, kaya
ıslatıp gider ve sonunda kımıltısız, ayna gibi bir havza olur. Akıl coşar,
ileri geri koşar, hoplar zıplar, sonunda hiç düşünemediğin sessiz bir boşluk
olur. Şimdi buradayız, Japonya’da, evimizde. Burası sanki bizim mağaramız. Süperman’in
mağarası gibi. Burada durup geçmişimize bakıyoruz. Geçmişin bize
kazandırdıklarını varlığımızda dinliyoruz.
Geçmişte açılmış ve hala şifalanmamış yaralarımız varsa onların farkına
varıyoruz. Kalbimize doğan gelecek hayalleri varsa onları alnımıza çıkarıyoruz.
O geleceği şimdi olurcasına içimizde yaşayıp, Tanrısal yaratım sihrinin aktif
ve bilinçli parçacıkları oluyoruz. Geçmiş ve geleceğin merkezinde, anda,
evimizde, mağaramızdayız.
Evin pek çok boyutu var tabii. Bu beden bu ruhun
evi. Bu dünya bu bedenin evi. Bu galaksi bu Dünya’nın evi. Bu evren bu galaksinin
evi. Tanrı evrenlerinin ve tüm yaratımının evi. Tanrı Kendinde Mevcut. Her
halukarda evdeyiz.
4 duvarı olan, Maya’nın
içine doğduğu, benim şifacılık yoluna girdiğim, çekirdek aile olmayı
deneyimlediğimiz, hatıralarımızın her köşesine işlediği yuvadan bahsederken,
insan olduğumuzu hissediyorum. Tanrı oluşumuzla beraber, altı üstü insanız.
Dinlenmeye, güç toplamaya, dirilmeye ihtiyaç duyuyoruz. Bir yuvanın
sıcaklığını, koruyuculuğunu, sarıp sarmalayışını, dinlendiriciliğini özlüyoruz.
Maya anaokuluna gidiyor. Yolculuğumuz boyunca yetişkinlerle ilişki ve iletişim kurmuştu. Japonya’da yaşıtlarıyla iletişim kurmakta ilk etapta zorlandı. Okula gitmek istemedi. Korkusunu ve endişelerini onurlandırmayı ihmal etmeden, sınıfın kapısına kadar, bir ay, her okul günü, beraber yürüdük. Şimdi okulun bahçesinden içeri girmemizi istemiyor. Artık gülerek okul kapısından gururlu girişini izliyorum.
Maya anaokuluna gidiyor. Yolculuğumuz boyunca yetişkinlerle ilişki ve iletişim kurmuştu. Japonya’da yaşıtlarıyla iletişim kurmakta ilk etapta zorlandı. Okula gitmek istemedi. Korkusunu ve endişelerini onurlandırmayı ihmal etmeden, sınıfın kapısına kadar, bir ay, her okul günü, beraber yürüdük. Şimdi okulun bahçesinden içeri girmemizi istemiyor. Artık gülerek okul kapısından gururlu girişini izliyorum.
Yuuka Japon danışanlarına bireysel şifa seansları
veriyor. Çoğu Tokyo’dan 2 saatlik tren yolculuğuyla, bazılarıysa uzak uzak
şehirlerden geliyorlar. Eski dans kıyafetlerini internet üzerinden satışa
çıkarttı. Gardırobunu saflaştırmak, duygu bedeninin saflaşmasının bir
göstergesi olmalı.
İkimiz de Mucizeye Yolculukta yaşadıklarımızın uzun vadeli şifalarını şimdi hissediyoruz. Bazen duygularımız
sivri kayalar gibi yerden yükseliyor. Birbirimizi acıtmamak için gayret
gösteriyoruz. İnsanın kendi duygularından sorumlu olması mutlu ve uyumlu
ilişkilerin temelini oluşturuyor. Birliktelik bir çift ruhun, birbirine
değişim, dönüşüm, şifa için alan tutmaya gelmesidir. Bu, eşlerden birinin
duyguları sivrildiğinde diğerinin sabrı, metaneti ve bilgeliğiyle bilinçte
kalmasıyla mümkündür. Evlilik alanının tutulması, bir çemberin içinde dans eden
iki kişinin, dans ne kadar kaotik olursa olsun birbirlerini yok etmeden, denge
halinde kalmalarıyla gerçekleşir. Böylece dans çemberi yalnız varlığını
sürdürmekle kalmaz, evrimleşir, genleşir, genişler. İlahi aşkın dans eden tezahürü
olur.
Birkaç senedir kutsal
geometri çalışmaları yapmıyordum. Özlemle pergeli, cetveli, boya kalemlerini
elime aldım. Yaşam çiçeği, yaşam ağacı, Metatron’un Kübü’nü çizip
derinliklerindeki görülmeyen geometrik şekilleri ve değerlerini bulup boyayarak
ön plana çıkartıyorum. Maya ilgiyle izliyor. Pergelle çemberler çizmeyi
öğrendi. Bitirdiğim çalışmaları Maya’ya teslim ediyorum, dilediği gibi yazıp
çizerek yaratıma katılsın diye. Her çalışmada çizdiğimin ötesindeki boyuta girmeye
niyet ediyorum. O boyutta sezdiklerim gerçek kazançlar. Ne olduklarını hemen
anlamasam bile, güveniyorum. Anlama isteğimi bir kenara bırakıp öyle çiziyorum.
Eskiden böyle çalışmalar için meditatif bir sessizlik arzulardım. Şimdi Maya
sol kulağımda sorular sorarken ve sağ kulağımda Yuuka akşam yemeğini
hazırlarken bunu yapabiliyorum ve şükrediyorum.
Maya'ya aldığımız minik boy
klasik gitarı ben çalmaya başladım. Gitarla yeni bir ilişki kurdum. En baştan
tanıştık.
“Merhaba, ben Gökhan. 14
yaşımdan bu yana çok değiştim. Beni hatırlamıyor olabilirsin. Senden hiçbir
beklentim yok; sana dokunmak ve sesini duymaktan başka.“
Gitar ve ben… Her gün
buluşuyor parmaklarımız, tellerimiz ve kalbimiz. İşte o vakit rüzgar olup
esiyorum.
Akşamları sobanın ısıttığı
küçük odamızda, belki bir portakal, bir elma, bir çayın eşliğinde dvd film ya
da animasyon izliyoruz. Eskiden izleyebileceğim film yelpazesi çok daha
genişti, tıpkı yiyebildiğim yiyecek ve dinleyebildiğim müzik yelpazeleri gibi.
Bilinç, ego kimliklerini kontrolü
altında tutmaya başladığında, artık ona tat verebilecek fiziksel hazlar giderek
azalıyor. Bu sığ bir bilinç tarafından hayat tatsızlaşıyor, rensksizleşiyormuş
gibi algılanabilir. Hakikatin eterik hazzını henüz tatmamış olan o ruha,
fiziksel hazzın illüzyon olduğunu anlatmak mümkün olmaz. Velhasıl, durum böyle olunca film seçmekte
zorlandık. Çünkü filmlerde tema yapılan konular kolay kolay varlığımızda
dokunacak yer bulamıyorlar. En son izlediğimiz 4 film, Snowden, Arrival, Midnight
Special ve Moana idi. Bu filmlerde de konuların işleniş tarzı her sahnesiyle içimize
sinmediyse de, insanlığın dikkatine getirilmesinin bütünün hayrına olduğunu sezerek, sevinerek izledik.
Bu günlerde Maya'ya bisiklete binmeyi
öğretiyorum. Destek tekerlekleri yakında çıkartacağız. Erik ağaçlarında
çiçekler açtı. Güneşin kendini gösterdiği günlerde çiçekli yollarda yürüyoruz
ya da arabayla çevre köylere doğru ufak maceralara çıkıyoruz.
Kış mevsiminin yavaş yavaş ayrılışını, baharın yavaş yavaş gelişini izliyoruz, yaşıyoruz.
Yaklaşmakta olan daha hareketli günleri görüyoruz.
Mucizeye yolculuk Mayıs ayında ziyaret edeceğimiz dünyanın kalp çakrası olan Hawaii adasına doğru şimdiden yönlendi. Yakında uçak biletimizi alırız. Bazı yol çantalarımızı yeniledik. Gideceğimiz yerler için ucuz ve uygun konaklama yollarını araştırıyoruz. Belki yalnızca kamp yaparız.
Hawaii'den sonra California - Shasta Dağı’na bir kere daha gideceğiz. Çağrı böyle. Amerika bizi o kapısından alır da nereden salar bilinmez. Oradan salındığımızda Peru'ya doğru yol alacağız.
Kış mevsiminin yavaş yavaş ayrılışını, baharın yavaş yavaş gelişini izliyoruz, yaşıyoruz.
Yaklaşmakta olan daha hareketli günleri görüyoruz.
Mucizeye yolculuk Mayıs ayında ziyaret edeceğimiz dünyanın kalp çakrası olan Hawaii adasına doğru şimdiden yönlendi. Yakında uçak biletimizi alırız. Bazı yol çantalarımızı yeniledik. Gideceğimiz yerler için ucuz ve uygun konaklama yollarını araştırıyoruz. Belki yalnızca kamp yaparız.
Hawaii'den sonra California - Shasta Dağı’na bir kere daha gideceğiz. Çağrı böyle. Amerika bizi o kapısından alır da nereden salar bilinmez. Oradan salındığımızda Peru'ya doğru yol alacağız.
Havaii adası, Maui Adası,
Shasta, Kutsal Vadi-Peru…
Niyeti öyle olan insanlar,
ağ ören örümcekler gibi, bilinci dünyanın etrafına örerler, sihri paylaşırlar.
Vakit yaklaşırken
duyuracağım; dünyanın kalp çakrasından ve taç çakrasından toplu meditasyon
çalışmaları ile buluşup uyanış sihrinin Türkiye’ye topraklanmasına birlikte
hizmet edeceğiz.
Mayıs ayına kadar uzaktan
görü rehberlik ve şifa seansları vermeye devam edeceğim.
Seans isteğinizi strongwings121212@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
(Bu seans sizin adınıza
mucizeler yaratmaya söz vermiyor; kendi mucizenizi kendiniz yaratmanıza nasıl
katkısı dokunacaksa öyle çalışmaya söz veriyor.)
Bütün varlıklar uyansın
Bütün varlıklar mutlu olsun
Aşkla
Japonya - Soul Gathering - ses ile şifa çemberinden bir kare.
No comments:
Post a Comment
Note: only a member of this blog may post a comment.